interaktif ve informatif unsurlarla kullanıcı dostu hale geliyor…”
“Yeni nesil klinik tasarımları günümüzün teknolojik nabzını tutarak interaktif ve informatif unsurlarla kullanıcı dostu hale geliyor…”
Estetik işlemler yapılan kliniklerin sayılarının gün geçtikçe artması ile bu hizmetin sunulduğu mekanların kendi estetiği de bir hayli önem kazanmaya başladı. Diş ve estetik poliklinikleri özelinde uzmanlaştığı sağlık yapıları için gerçekleştirdiği tasarımlarla tanınan Mimar İpek Baycan Magriso, sağlık sektöründeki mekânsal yenilikler ve yeni nesil klinik tasarımlarında öne çıkan kriterler hakkındaki görüşlerini aktardı.
WAF 2021 Awards “Health: Future Projects” kategorisinin jüri üyeleri arasında yer alan İpek Baycan Architects Kurucusu Mimar İpek Baycan Magriso, kliniklerde iç mekan tasarımının yükselen değerini ve güncel yaklaşımları analiz etti.
Klinik mekanlarına yeni bir soluk getirmek konusunda oldukça güçlü bir eğilimin olduğunu belirten Magriso, klinik iç mekanlarını tasarlarken kamusal bir çekicilik sunan, hem çekinilerek gelinen bir mekan olma niteliğini kıran hem de kucaklayıcı bir mekan sağlayan tasarımların öne çıktığını vurguluyor. Aslında bu, bir yandan steril olması gereken ortamın getirilerini korurken öte yandan sıcak bir hissiyatı mümkün kılmayı sağlayan ince bir çizgi. Bu doğrultuda fonksiyonel ve aynı zamanda çarpıcı mekanlar yaratmak, mimara göre klinik tasarımlarının önemli bir kriteri.
Klinik tasarımlarına yeni bir soluk…
Günümüzün iç mekanları arasında güncel bir tasarım anlayışına ve sürprizlere en açık sektörlerden birinin klinik tasarımları olduğunu ifade eden Magriso, hekimlerin kendi imzalarını mekanla özdeşleştirir nitelikte iç mekan tasarımı beklentilerinin olduğunu, bu doğrultuda klinikte yapılan işlemleri ve hekimlerin motivasyonlarını çok iyi anlamak ve terzi dikim işi bir tasarım ortaya koymak gerektiğini düşünüyor.
Klinik tasarımlarında kullanıcıların mekana geldiklerinde kendi beklentileri kapsamında doğru yerde olduklarını hissetmelerinin çok önemli olduğuna inanan İpek Baycan Magriso ve ekibi, ziyaretçilere ve hastalara alacakları hizmetin kalitesini hissettiren ancak onları korkutmayacak zariflikte mekanlar üretiyor. Kullanıcıyla ilişki kuran interaktif öğeleri de tasarıma dahil eden ekip, mekanda ziyaretçiler ya da refakatçiler açısından bekleme aktivitesinin uzun saatler içerebilen bir fonksiyon olması sebebi ile farklı aktivitelere imkan sağlayan; zaman zaman ziyaretçinin nerede ve ne için olduğunu unutturacak sıcaklıkta mekanlar üretmeye çalışıyor.
Özellikle bekleme salonlarına ve kamusal akslarına entegre edilen dijital sistemler sayesinde çarpıcı, informatif ve günümüzün teknolojik nabzını tutan elemanlar kurgulayan tasarım ekibi, kimi zaman sergilenecek 2D ve 3D ürünleri de bir müze gibi bu oyuna dahil ediyor. Gelişen teknolojinin getirisi ile işlemlerin nasıl yapıldığını şeffaf ve tercihe yönelik anlatılarla sunan ekranlar ve makinelerin de entegre edildiği sergileme metotları kurgulanabiliyor.
Son 9 senedir klinik mekanları üzerine çalışmalar geliştiren Mimar İpek Baycan Magriso, tasarım ekibiyle beraber zaman içerisinde şekillenen farklı beklenti ve eğilimlerin yanı sıra, bu sektörde tasarım kriterlerini bizzat oluşturur hale geldiklerine dikkat çekiyor ve ekliyor:
“Kurgusal, yönetmeliksel ve mekânsal olarak benzer özellikler barındıran işlevler olmasına karşın; kullanıcı motivasyonları, mekanın potansiyeli ve kısacası mimari bir düşünce sistemi ile bu ikisini harmanlayarak var etmek her bir projenin kendine göre biricik olmasını sağlıyor.”
Sadece iki box’tan (klinik muayene odasından) oluşan Derya Dental Klinik Projesi’nde tavan yüksekliğinin izin vermesi ve üç bir yandan vitrinleşen bir cephenin varlığı ile; bir klinikte işin mutfağı olan klinik odalarını bağımsız birer birim olarak cepheye yerleştiren mimarlar, ziyaretçilerin bu iki yüzer birimin ortasından geçerek onları giriş aksında karşılayan resepsiyona; oradan da bekleme ve servis bölümüne ulaşmalarını sağlıyorlar. Yine dental bir klinik olan Kartal Duru Klinik’in kurgusunda ise resepsiyon ve bekleme geniş bir açıklık ile ziyaretçiyi karşılarken; klinik bölümüne geçişi vurgulayan geniş ve yüksek iç cephe, sirkülasyonu kademelendiren ışık bantları ve hareleri ile mekânsal bir illüzyon sunuyor. Bu örneklerde görüldüğü gibi aynı işleve sahip iki tip projenin dinamiklerinin farklılaşması ile iyi çalışan ve bambaşka deneyimler sunan mekanlar üretmek mümkün.
Pandemi koşullarının klinik tasarımlarına etkisi…
Sağlık mekanlarının işlerliği ve fonksiyonların birbiri ile ilişkisinin tasarımda önemli bir rol oynadığına dikkat çeken mimar, bir diş kliniğinde sterilizasyon ve laboratuvar birimini klinik muayene odalarının bulunduğu bölgede kurgularken, röntgen odasının kamusal alana yakın ve resepsiyon ile entegre bir mahalde olmasına özen gösteriyor. Bu tip işlerliği ve verimliliği arttıran kurgular sağlık mekanlarında hayati önem taşıyabiliyor, hekimlerin ve personelin kamusal alandan ayrı sirkülasyon hatlarını oluşturmasına yardımcı oluyor. Yönetmeliğin getirdiği pek çok regülasyon; kapı ebatları, açılış yönleri, ergonomik mesafe kurguları ve metre kareye yansıyan bu tip gereklilikler mimarları zorlamaktan ziyade bir tanımlayıcı olarak daha en baştan bu farkındalıkla planlama yapılabilmesine olanak veriyor.
Mimar, pandemi dönemi ile beraber gelen yeni kurallar ve koşullar altında kliiniklerin tasarım sürecinde deneyimlediği yenilikleri ise şu şekilde aktarıyor:
“Pandeminin getirisi ile randevulu çalışma düzenlerindeki sıkı kurallar daha seyrek bekleme mekanları kurgulayabilmek gibi mekânsal ve metrekaresel değişikliklere de ön ayak oldu. Eskiden klinik içinde refakatçiler için ikili üçlü düşünülen ziyaretçi modülleri artık tamamen ortadan kalktı mesela. Bu gibi mekânsal özellikler bazında değişikliklerin yanı sıra daha teknik gereksinimler; havalandırmalarda hepafiltre entegrasyonları; tüm mahallerin sensörlü kapılara sahip olup; kişinin bir yere minimum temasla ulaşabilmesi kurguları pek tabii ön plana çıktı.”
Geleceğin klinikleri…
Özellikle Türkiye’de sağlık turizmi büyük bir heyecan yaratıyor ve geleceğin klinikleri de bu yönde gelişiyor. Bu sayede eskinin o apartman dairelerinde yer alan muayene mantığından uzaklaşmış olan ve git gide çok daha enternasyonal, çeşitli regülasyonlara ve akreditasyonlara ev sahipliği eden poliklinik kurguları oluşmaya başlıyor. Kendi kapsamında konaklamaya kadar tüm entegrasyonu sağlayan, ziyaretçilerin kendileri için belirlenen işlemler ve iyileşme süreçleri kapsamında ihtiyaç duyabilecekleri her şeyi onlara paket olarak sunan klinik sistemleri, geleceğin klinik işletme modelleri arasında yer alıyor.
Diğer yandan ise daha butik çalışmaya özen gösteren ve konusunda bir marka haline gelmiş hekimlerin özelleşen kimliklerini gösteren klinik mekanları da söz konusu. Bu mekanların ana vurgusu kliniğin kimliğinin hekimin özgünlüğü ile ilişkilenmiş olması üzerine oluyor. Bunun için hekimin hayalindeki işleyiş mantığını çok iyi koklamak ve tam da ona uygun bir kılıf oluşturmak hem projesel başarıyı hem de müşteri memnuniyetini beraberinde getiriyor.
İpek Baycan Architects Hakkında:
İpek Baycan Architects, 2021 yılında İpek Baycan Magriso tarafından kuruldu. Pek çok farklı ölçekte ve tipolojide rafine detay seviyesine kadar inen tasarım anlayışı sayesinde Arkitera En İyi Genç Mimar Ödülü’ne layık görüldü. Uluslararası arenada World Architecture Festival Awards’ta başvurduğu kategoride birincilik ödülü kazanan 38°30° Peynir Fabrikası projesi ile tanındı.
Tasarımı koşulları, alışılagelmiş sistemleri ve çevreyi iyileştirmek için bir araç olarak gören İpek Baycan Architects koşulları yeniden yazmayı ve yapılı çevreyi iyi yönde değiştirmeyi hedefleyen bir mimarlık kollektifi. Tasarım düşüncesinin bağlamdan beslenerek çevreyi değiştirme gücünün her ölçekteki işe yansıması gerektiğini düşünen Ipek Baycan Architects, tasarımın bir lüksten öte bir hak olduğuna ve ulaşılabilir olması gerektiğine inanıyor.
İpek Baycan Magriso Hakkında:
İpek Baycan Magriso, Slash Architects kurucu ortaklığı ile geliştirdiği çeşitli projelerin ardından, 2021 yılından itibaren kendi pratiğini sürdürmektedir. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde hem lisans hem de yüksek lisans eğitimini tamamlayan İpek B. Magriso, bugün ise ulusal ve uluslararası arenada mimarlık pratiğini sürdürmekte, 2011 yılından beri çeşitli üniversitelerde eğitim vermeye devam etmektedir.
2014 yılında TAK – Kıyı Köşe Yarışmasında birincilik ödülünün ardından 2015 yılında Çanakkale Savaşı Araştırma Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışmasında Mansiyon Ödülü almıştır. 2017 yılında 38°30° Çiftliği Peynir Fabrikası ile IF Design Award, Architizer A+ Award ve WAF (World Architecture Festival) ödüllerine layık görülmüştür. Aynı sene Arkitera Genç Mimar Ödülü’nün de sahibi olmuştur.
Daha fazla bilgi ve görsel malzeme için: